“Mük-kem-mel bir atlayış!”
“Mükemmel duruş diye bir şey yoktur; mükemmel çaba vardır.”*
Bugün, bu cümle bana çok dokundu. Zihnime, bir şey söyledi; ruhumu okşadı, kalbime dokundu. Her iki manada da “dokundu.”
İkilemlerin ya da çift anlamlıların yadsınamaz dünyasında yaşarken, evet, her iki anlamda da bir tır gibi geçti üzerimden.
Sağ arka belimdeki kalçadan çıkan çıkıntıyla mücadele ederken, ona haksız yere söylenirken, bir şey geldi ve durdurdu. Bir şey geldi ve “onu öyle kabul et,” deyiverdi. O bile nereye geldiğini bilmiyordu belki de, bilemiyorum. Hareketimi engellerken, o kıpırdanmayı kendisine göre yönetirken derdi neydi bilemiyorum. Zihnimin dediklerini biliyorum ama: “Hep böyle kalacak!” Üzüldüm, eksik hissettim ya da kötü anlamda farklı. Kurtulamayacağım, hayat boyu benle her yere gelecek bir özürdü o. Nesini sevecektim ki?
Öfkelendim. O çıkıntıya, o çıkıntıya sebep olan kendime. O çıkıntısı olmayanlara…
O kadar onla debelenip duruyormuşum ki, duruşum bile doğru değilmiş. Bilinç sadece o çıkıntıyla kavga ediyormuş işte. Duruşumu düzelten o iki el sayesinde ana geri geldim. Çok eminim çünkü konuşuyordu ama dokunmadan önceki sözlerini hatırlamıyorum…
Sonra, gittiğinde yerine, ağzından işte o cümle çıktı.
Ve, ilk defa gözlerim doldu yogada. Acıdan ya da öfkeden değil ama. Hüzün, tatlı bir hüzünle. Belki yaptığım haksızlığa, belki de o çıkıntıya duymam gereken saygıya. Sanki, o benim yüzümden olan küçük çıkıntı dile geldi de bir seferde kalbimi okşadı, gönlümü alıverdi.
Hayatta başka daha ne çıkıntılar var oysa ki! Hepsine, birer birer bu cümleyi söylemekten insan kendini alıkoyabilir mi artık? Bir kere akla kazınan kolay kolay uçar gider mi? Doğru duramadığımız zamanlar, esasında çabalarımızla şekillenmez mi, olgunlaşmaz mı? Bu bir tatlı bahane, yumuşak kaçış değil! Aksine, çabalamanın sonuç ne olursa olsun ne kadar da kıymetli olduğunu gözler önüne sermiyor mu? Elimizden geleni yapmamız, kimse madalyalar takmasa da, harika değil de ne olabilir ki…
Sonrasında, tüm bunların bize ulaşmasını sağlayanlara teşekkür ederkenki coşkuyu ve sonsuz ağlamayla dışa çıkmasını gizleyemeyeceğim.
Duruşum bazen yanlış olsa da, çabamda yanımda oldukları için o insanların hepsine sonsuz teşekkürler…
*Naz Şarman’a sonsuz teşekkürler! Namaste.
Filed under: Beyin fırtlaması, Yoga | Leave a Comment
kabaca,
ev hanımından hallice bir görsel tasarımcı.
-
previously on gökçen…
Top Five Hit List
monthly python:
kategorize et beni!
- Beyin fırtlaması (77)
- Dünyasal (14)
- Uncategorized (3)
- Yimeh! (6)
- Yoga (34)
Komşu, eş, dost, akraba
No Responses Yet to ““Mük-kem-mel bir atlayış!””