Hayat kime güzel?

21Sep11

Eylül ayını hiç sevmem. Doğum günüm ve diğer doğum günüm bu ayda olsa da, hiç ama hiç sevmem. Yaz biter çünkü! Yazın bittiğinin habercileri bir bir beliriverir. Hava serinler, erken kararır. Trafik artar, şehir kalabalıklaşır. Yaz gevşekliği yerini ciddiyete teslim eder. Doğuştan ağustos böceği olmasam da, karıncalık da yorar işte, n’apalım.

Özellikle bir kaç senedir Eylül aylarında hiç çekilmiyorum. Daha gergin, daha asosyal, daha gıcık oluyorum. Kışa mı üzülüyorum yoksa işleri düşünmeye başlamak mı beni böyle yapıyor, bilinmez. Bilebildiğim kadarıyla belki de bir freelancer bunalımıdır bu. Hani yazın gezmiş tozmuş, kafayı dağıtmış gevşek tasarımcının sıkıya girme debdebesidir. Küçük hesaplar, büyük hesaplar, türlü türlü planlar uçuşur kafada. O yazın habercisi güzel kokular yerini esince iç gıcıklayan cereyana bırakmıştır işte, daha ne diyeyim? Gece yatarken cam kapamayı bile sevmem, pijama giyme zorunluluğuna değinmiyorum bile. Karpuz, kavun keleğe kaçarken, kirazdan eser yokken ince hırka arayışlarına başlanır. Terlikler yerini babetlere bırakırken “ya yağarsa” fikri zihinlere yerleşir. Çantada şemsiye tedbiri, dolan çantalar ve ağırlaşan zihinler geri gelir. Niyeyse, Eylül’de doğmuş olsam da hiç sevmem işte bu Eylül ayını; Pale Septembre!

Yaz tatili dönüşü okullar açılırken, her ne kadar arkadaşlarıma kavuşacağım diye sevinsem de, o zaman da pek bayılmazdım. Oturup kuru kuru yaz tatilinde ne yaptığını anlatmak -ki çok da bir şey yapmamış olsam da hep- hep içimi gıcıklardı. Gönül isterdi ki yine bir denize girebilme ümidi olsun -her ne kadar çok denize girememiş olsam da.

Belki de tam da bu yüzden doğum günüm Eylül’ün başına konmuştur! Ben çok üzülmemeyim, hediyeler alayım, kutlanıp öpüleyim diye. Bir nevi gönül almaca. Bir şekilde “Sıkma canını, öperiz geçer,” deme hali gibi. O kadar Ankaralıyım, bu kadar az yaz tatiline çıkmışımdır (kimse inanmıyor buna biliyorum, ama …), yüzmeye bayılmam, İngiliz turistler gibi fena da yanarım ama işte … sevmem sonbaharı da, kışı da!

Hayat bana güzel ya hani, hah işte, şu ara inanın en çok bana zor! Terlikle, karpuzla anlatamam. Anlatmak da çok istemem. Anlamanızı ise asla. Tam da bu yüzden tek başıma göğüs gerdim belki de ilk defa bu zalim Eylül‘e!

Uzun süre sonra ilk defa Eylül’de okullar açılıyor bana da; görüşemediğimiz zamanlarda yaptıklarımı da buruk buruk anlatmak zorunda değilim hem. İlk defa Eylül yepyeni geliyor, hiç bilmediklerimle. Eh zaten okul da bilmediklerimizi öğreten yer değil miydi?

Namaste.



No Responses Yet to “Hayat kime güzel?”

  1. Leave a Comment

Leave a comment